10 Eylül 2011 Cumartesi

XANAX


Duymak istediğimiz sözleri söylemeniz hiçbirinizi Aşk yapmadı. O öykülerden kimse mutlu bir kadın olarak çıkmadı... Kırmızı duvarlar kara kedi sever ve trene boşanmış kadınlar biner. Kanserin olacak olsaydım ben yine kanında kıvranmayı, kıvrılmayı, bükülmeyi seçerdim ki Habis urlar çok güzel uğurlar sevgilim... Hayatı yaşanmaz hale getiren ilk sebep sesin. Koca bir fransız masturbasyonundan öteye tek adım gidemeyen romantizminiz çizgi film karakterlerini bile güldürmekten ''öldürüyor''. Titrek, dengesiz, kısacası süper ahlaksız hal ve hareketlerinden ötürü dünya irinlerini kaderimizin içine püskürtüyor. Bu, tedavisi mümkün olmayan hastalıklar saçmamıza yardımcı oluyor. Aşk gibi, anne gibi, mezarlıklar ve belki limon ağacı gibi. Sıradanlaşan öfke nöbetleri ! Hayatta tek kalan hayal gücümse ben çok zarif bir şizofren olabilirim. Yine de söylemeden edemezdin, içimde ölen ordular var benim... Xanax tüm x'lerini de alıp y'yi bulmama yardım eder misin ? Derin uykularım kadınlığımın köşelerini kesip, ruhumu soğuk mermerlere yapıştırırkenmiligramlarını toplayıp beni dudaklarımdan öper misin ?
Bugün çok yağmurlandı ellerim...

Elif Yaren

OROSPORTELER



'' Hiç geçmesin dediğim çıldırışlarım var parmak uçların yüzünden. / 18 Kasım 2010 '' 
   Her şey fazla hayal gibi… Şikayetçi olduğum zamanlarda kaybolsun dediğim bir halüsinasyona aşık oluşum insan dediğiniz varlıklara delice gelse de küçük bir kızın elindeki tek oyuncağını sahiplenircesine, çılgınca ve müthiş bir sabırla sarılıyorum zihnimin yumuşak oyunlarına. Ama ara sıra kayboluyor ve ne oluyor biliyor musun o hayal duygusunu tekrar tadabilmek için alkole eziyet etmek gerekiyor. Alkolün bastıramadığı duygusuzluğu acıtabilmek için ne olduğunu bilmediğin, kim olduğunu asırlarca yaşasan algılayamayacağın biri ile sevişmen gerektiğini biliyorsun her gece. Gereklilik oluruna değil ölürüne bir edepsizlik kazanıyor. Sonrasında birlikte uyuyamayıp az önce içine boşalmış olan adamdan sıyrılarak hiçbir şey olmamış gibi evine doğru yürümen gerekiyor ki damağına nerden geldiğini bilmediğin bir karanfil tadı yapışmış. Araç kullanmaya lüzum yok. Yürümek sana iyi gelecektir… Çünkü burada saatler önemsiz bir ayrıntıdan ibaret, keyifsiz... Sıkıntılı dünyanın boğazını sıktığını hissediyorsun, o güzel oluyor. Çok sağlam bir eroinmanla öpüşmüş gibi anlamı dar bir sonsuzlukta şefkatli bir kıyım yaşatıyorsun kendine, sanki az önce sevişmemiş gibi… Adını sevişmek koyuyorsun ama değil, isim annesi olmak durumu kurtarmıyor, seviştiğinde unutmazsın öyle değil mi ?! Daha arabesk seslenip ilkel bir isim de kullanabilirsin ama uğraşacak hafızan yok, üzerinde durmuyorsun, az önce üzerinde yeteri kadar durdular zaten ve yetmediğini kanıtladın. Kime !? Bir gün sev(iş)mek seni boşlukta asılı bırakmak nedeni ile bağışıklığa öyle bir kaptırıyor ki esrar/engiz bir şey arıyorsun genzini becerecek… Parmak uçlarına kadar dumanlandığında kendini kötü hissettirecek tek bir şey bile kalmıyor beyin dediğin nevalede. İpin ortasında gerilip kendini Tanrı’nın yanına yaklaşacak kadar fırlatabildiğin müddetçe mutlusun ! Ayıldığında nefret ettiğin ve unuttuğun ne varsa tekrar nefret etmen gerekiyor, bu hoş. Hücrelerinin tıbbi mucizeler dışında kendini yenilemesi hissi… İltihaplı düşüncelerinde kaldığın yerden bükülmeye devam edebilir, ayaklarını kanattığın sürece yaşadığını hissetmekte özgür kılınabilirsin. Bir şişe şurup içmek gibi, bunun anlamını sen bilirsin. Konuşmaya başlayıp saatlerce hayat hakkında artistik patinajlar attıktan sonra oturduğun koltuğun karşısına denk gelen sandalyede kimsenin olmadığını fark ettiğin ana kadar sinir uçlarını tatmin edebilirsin, ne de olsa artık parmakların yetmiyor içindeki tutkuları süzmeye ya da net bir şekilde merhametli geçinen aletiniz çok yetersiz… Bunları yazıyor olmak bir işe yaramıyor. Ve yazılan hiçbir şey bir işe yarasın diye yazılmıyor. Okuyup aklının köşesine yerleştirdiğin birinci tekil şahıs künyesinde değişiklikler yapmak dışında… Hakkımda rutin fanteziler ve fikirler üretip tahrik olduğunuz noktalara, olduğumu sandığınız kadına sertliğinizi bastırabildikten sonra… Ne düşündüğünüzün ne anlamı var ki ? Aslında hiç kimse gerçeğe değemiyor ki. Hiçbiri çatıya çıktığım zaman yüzümde hissettiğim rüzgar kadar mahrem değil ki. Ve beynimi yiyen tuzlu santraller gibi… Tadına bakıyorum, yüzümü buruştursam da elimde kalan ne varsa açlığımı bastırıyorum, bunu yapmaya devam edebilirsin. Yapmasan da avuç içindeki çizgilerin şekli asla değişmeyecek. Şuan mahcup kelimelere olan azgınlığını bastırıyorsun ve bu gece kimseye sana dokunması için geçit vermiyorsun. Bunu sakin bir biçimde yazamıyorsun bile, klavyeden nefret ediyorsun ve kalemle olan ilişkin hayalle gerçeğin farkını unuttuğun andan itibaren kopmuş, bakar mısın olaya… İç sesini dinlemenin kutsallığı bozulmasın diye ona ayak uyduruyorsun ama hiçbir şey telefonda konuştuğumuz gibi iyi gitmiyor Anne… O halde bir şeye bağlanmalısın (bu kez düğümleri sıkı at), bu seni amacından alıkoyacaktır ama ya amaçlarını yitirmişsen ve ergenlik fantezilerine geri dönmüşsen ? U dönüşlerini şefkatli bulursun sen… Tükenen umutlarının tükendiğini sana unutturacak ne varsa anlık da olsa koklayabilirsin, bir fikrin olur öyle değil mi !? Kendini ne kadar aşağıladığını, aşağılayabileceğini ve dibin bir dibi olmadığını sapına kadar bilsen de her yeni gecede bunu yineleyip içindeki hayvanlar alemine tekrar tekrar kanıtlayarak çelme takabilirsin sağlığına. Ve bunu alışkanlığa dönüştürmek kaçınılmaz, kaçmak istiyor musun sorusunun yanıtını ezbere biliyorsun. Bilmediğin bok yok nasılsa ! Ancak çoğu zaman yanlış şeyi unutuyorsun, bunu tut ! Bu arada içerideki orospuların geçmişi çiçeklerden hayli yoksun. Yalnız bir toz zerresinden ibaret olduğunu ve artık kadınlık nedir bilmediğini, cinsiyetsizliğin kıvrımlarına sabaha karşı dil attığını, yeryüzünde baştan çıkarabileceğin kimsenin kalmadığını, bakışlarının tetanostan mefta olduğunu kaçıncı kezdir unutuyorsun…! Yine de müsait, kaygan bir deliğin olduğu sürece sana kadın diyebilirler, bu konuda üzüntü duyma. Çok basit bir denklem… Hiçbir şey küçük bir çocukluk hüznünün kırdığı ayna parçacıklarını bir araya getirmeye yetmeyecek. Tüm matematik alemi ve sayısal zeka kendini aşağılanmış hissediyor olabilir, bu noktada bunu anlayabilirim. Bilimcilerden özür dileyebilir ve bu satırları unutmamanız sureti ile silebilirim. Her gün aynı filmi izleyebilir, aynı parçayı ince boynuma tırnaklarımı geçirircesine haykırabilirim ve sen yine gelmeyebilirsin. Tüm yalanları omzumdaki çukurlara saklayabilirim. Ota boka duyduğum hüznü çektikçe güzelleşirim! Tanımadığım insanların ömürlerini bile öpebilir, ebeme selam söyleyebilirim. Alkollü değilim. İçimi irinli beklentileriniz sarhoş ediyor diyebilirim.
Ben zaten kafam güzelse bunları yazabilirim.


   Elif Yaren
13 Mart 2011 Pazar / Edirne