6 Mart 2012 Salı

Kolay Poğaça Tarifleri


aynı düzenek üzerine kurulmuş bedensizlerden bahsetmek istiyorum. dünyada işlerin böyle yürüdüğünü göstermek istiyorum size. fakat şüphesiz benimle dünyanın çekirdeğine doğru yürümeyeceksiniz. tercih yapmak yetenek gerektirir. senin o geniş düzleme çizdiğin planı yaladım ve kalbimin etrafında tur attım. volta attım. kendimi gökyüzüne fırlattım. çizdiğin birkaç karakter birbirine eklendikçe birbirine denklendikçe sıcaklık arttı. iki su bardağı un, bir çay bardağı sıvı yağ, bir tutam tuz. ne diyordum hatırlamıyorum. aynı düzenek üzerine kurduğun bedensizliklerinden bahsetmek istiyorum. seni seviyorum. çok yanlış bir fotoğraftın. çok yanlış bir yalancılıkla bu arabayı kullandın. tabi ki emniyet kemeri takmamıştım. kim olduğunu anlamam zamanımı aldı, zaman kurumamı sağladı, kurumam bir daha aynı yağmurda ıslanmamam için en özensiz eylemdi. şimdi anladığımdan eminsin sen. aynı düzenek üzerine kurmuş olduğun bedensizlerden söz ederken yüz ifadendeki hayrete sıkıca yapıştım ben. o bahar. o bahar hava çok ılıktı. bunu hatırlıyorum işte ! bir şeyler balkonlara tırmanırdı. yüksekler çok yüksek, ıslaklar çok ıslak, mahkumlar fazla mahkumdu. birden bire yatak alev aldı. bebeğim ben o geceyi hiç unutmuyorum. her şey altındandı. çok yakışıklı ve suç teşkil eden bir şeydin. bir şey... senden nefret ediyorum. çoktun ve yoktun. adını ne koyacağımı tam buldum, derken tuzla buz oldun. adını sonunda uyduruk bir şey koydum şimdi bunu konuşmak istemiyorum. uyduruk olan hiçbir şeyi sevmezdin. oysa ben senin en baştan çıkarıcı en baştan savma eserindim. elini yüzüne bulaştırdın - kabul et ! öldür öldür bitirilemedim. beni yazmaya başladığın o ilk sayfalarda pek hesapta yoktum. son sayfaya dek koşacağımı bilemedin, parmaklarını kendi yazdığın oyuna bile yettiremedin. sana gitme demiştim. seni asla affetmeyeceğim. benim kapitalist sevgilimmmmm... iğrençsin ! 13 asır cehennemde yansan da bu günahın bedelini ödeyemezsin. duygu sömürüsu her alanda işe yarar, şimdi bir boşluğu sömürmeye çalışmanın kendi hayatının tekerleklerine ateş etmek olduğunu da öğreneceksin. bense bir azizenin resmiyim. çok yaşlanmışsın. nasılsın ? sarhoş. ağlama duvarına işeyen adam. 'karısını şapka sanan adam'. kendi mezarıyla konuşan adam. yemek programlarını porno sanan adam. sana o şarkının sesini kısman gerektiğini söylerken oldukça ciddi ve öfkeliydim. senin yüzünden yer kabuğunu kıracak şiddette ruhunu tekmeledim. suratını dağıtmam gerekirdi. yetmedi ! seni tanınmayacak hale getirene dek sevdim. nasıl da sahtekarsın. aynı düzenek üzerine kurduğun bedensizler gücümün dallarını bir bir kırarken köklerimi suluyordum ben. görmeyeli zayıflamışsın. çok yanlış fotoğraflardaydın. sen tam bir şeytansın ! durdum burda. yalanlarını emdim senin. yokluğunu emdim. hiç yanmayan ateşini emdim. avuçlarım boşluktaydı sen yokken tüm dünyayı yaktım ve üfledim. sen 13 asır cehennemde yansan da bunun bedelini ödeyemeyeceksin. rengin siyaha dönecek ama sen sönmeyeceksin. söz verdin. bir gece senden habersiz saçlarına galaksiler doladım. tanrım nasıl bir gürültüyle ön camdan fırlamıştım. bazı şiirlerde gözlerinin kenarında duran sabır taşıydım, her şeyin hiçbir şeye dönüştüğü vakitlerde yosun bağladım. my baby shot me down . . . her şeyin hiçbir şeye dönüştüğü depremlerde çatladım. bang bang . . .


Elif Yaren




__

4 Mart 2012 Pazar

Sıfır Beden

O iğne deliğinden geçebilmek için yeterince incelmedim. Daha fazla şiir içip, bir takım şarkılarla ağzımı çalkalamalıyım belki de o vakte kadar. Ama bu insan elinden çıkma 'şey'ler yetersizken, yetersiz ve oyalamaca... O iğne deliğini görmezden gelebilmek adına toprağı öğrenmeliyim. Kahverengi, kırmızı, siyah, ıslak, kuru, humuslu kederler... Ölüm gibi yoğun, kokulu ve her an bastığın her yerde. 
Bir iğne deliğinden söz ediyorum. Kendi ekseni etrafında dönen, dönen, durmadan kendini savuran, batıdan doğuya... Biliyorum. O iğne deliğinden geçebilmek için kendimi aynı anda savurmalıyım onunla. Her an, her an ve her an.


...

1


O gece yedi milyar insanla aynı anda bakışıyormuşum hissi dolaşıyordu içimde. İçim içimi tehdit ediyordu. İnkar ediyordu. Rezil kepaze ediyordu. İçim içime tecavüz ediyordu. İtiraz ediyordu. Küfür ediyordu. İftira atıyordu. Laf atıyordu. Taş atıyordu içim içime. Çatılarımdan aşağı ateş açılıyordu. Kapılar açılıyordu. Biralar açılıyordu. Okyanuslar açılıyordu. Paraşütler açılıyordu. Dik açı kendini dikecek yer bulamıyordu. İçimdeki çocuklar panzerlerin üstüne kendini atıyordu, analarını atıyordu, bacılarını atıyordu, çığlıklar atıyordu, kimi çığlıklar oluyor sülalemize dil uzatıyordu. Sigara uzatıyordu. Kibrit uzatıyordu. Turnike uzatıyordu. Kaşık, çatal uzatıyordu. Öne doğru bir kişi uzatıyordu. Bir kişi...

Elif Yaren

.

galaxy



Beni düşündüren pek çok şey var. Kalabalık. Beni düşündüren yığın fazla kalabalık. Ama sokağa çıktığınızda kimse sizden farklı değil. Aynı sokakta yürüyoruz, aynı havayı soluyoruz, üşümemek için giyiniyoruz, sevişmek için soyunuyoruz, hepimiz su içiyoruz. Yolları bir yerden bir yere gitmek için kullanıyoruz. Durduğumuz yer aynı. Ve fakat bunları bilmek yetmiyor. Bizi birbirimizden ayıran hislerimiz. Ne hissettiğimiz değil ''ne kadar yoğun hissettiğimiz''dir... Taş atmak. Bir dereye, göle, denize ve okyanusa. Kuru bir yaprağa ayna muamelesi yapmak, eski bir kitaba yatak, bir fincana hafıza muamelesi yapabilmek. Hangi aşkın ardından ihanete, melankoliye, hüzne, acıya, kırgınlığa, küskünlüğe, şiire, şiirlere, şarkılara o çılgın ve ağır şarkılara boğulursak boğulalım durduğumuz yer, soluduğumuz hava, içtiğimiz su bir öncekiyle aynı. Yanılıyor olabilirim. Bunları yazıyorken aslında aksine kendimi geriye doğru bırakıp ''yakalayın beni'' diye de bağırıyor olabilirim.

Sonra biri geldi, kollarım arasında öldü. Metanetin gizini ve düğümünü çözdüm ben. Bunun için kadın olmaya ya da bilmeden sevmeye de gerek yok. Birini yeterince içeriye alıp ellerini sımsıkı tuttuğunuzda uzay boşluğuna taş atmaya başlarsınız.

Kalbimde lüzumundan fazla metanet var.







10lar

(...)
Şeytandan bahsettiğini biliyorum. Köpek kokusundan, bıçaklardan, hayretlere düşüren garip cümlelerden ve acayip öpüşlü erkeklerden... Birlikte geçmiştik o sokaktan. Hepsini gözlerindeki altın halkalardan tanıdığını gördüm. Onları yaladığını ve gömdüğünü... Sayıları ne kadar fazlaysa o kadar mümkündü senin için. Onları kendinden kurtarıyordun.