4 Mart 2012 Pazar

galaxy



Beni düşündüren pek çok şey var. Kalabalık. Beni düşündüren yığın fazla kalabalık. Ama sokağa çıktığınızda kimse sizden farklı değil. Aynı sokakta yürüyoruz, aynı havayı soluyoruz, üşümemek için giyiniyoruz, sevişmek için soyunuyoruz, hepimiz su içiyoruz. Yolları bir yerden bir yere gitmek için kullanıyoruz. Durduğumuz yer aynı. Ve fakat bunları bilmek yetmiyor. Bizi birbirimizden ayıran hislerimiz. Ne hissettiğimiz değil ''ne kadar yoğun hissettiğimiz''dir... Taş atmak. Bir dereye, göle, denize ve okyanusa. Kuru bir yaprağa ayna muamelesi yapmak, eski bir kitaba yatak, bir fincana hafıza muamelesi yapabilmek. Hangi aşkın ardından ihanete, melankoliye, hüzne, acıya, kırgınlığa, küskünlüğe, şiire, şiirlere, şarkılara o çılgın ve ağır şarkılara boğulursak boğulalım durduğumuz yer, soluduğumuz hava, içtiğimiz su bir öncekiyle aynı. Yanılıyor olabilirim. Bunları yazıyorken aslında aksine kendimi geriye doğru bırakıp ''yakalayın beni'' diye de bağırıyor olabilirim.

Sonra biri geldi, kollarım arasında öldü. Metanetin gizini ve düğümünü çözdüm ben. Bunun için kadın olmaya ya da bilmeden sevmeye de gerek yok. Birini yeterince içeriye alıp ellerini sımsıkı tuttuğunuzda uzay boşluğuna taş atmaya başlarsınız.

Kalbimde lüzumundan fazla metanet var.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder